Türk anne – Alman anne arasındaki 20 fark
Türk anası – Alman anası arasındaki 20 fark
Çocuk yetiştirirken bir yerlerde hata yapıyor olabilir misiniz?
Biri 2,5 yaşında biri 5 aylık iki çocuk annesiyim. Yedi yıldır
Avusturya’da yaşıyorum. Son iki-üç yılda; hem buradaki parklarda, oyun
gruplarında, kreşte ve çevremde birçok Avusturyalı anne tanıdım, hem de
Türkiye’deki arkadaşlarım birer ikişer çocuk sahibi oldular.
Her iki
tarafı da kendimce gözlemleme imkanı buldum. “Türk anası” olarak
genellediğim grup: modern, eğitimli, şehirli genç Türk annesidir.
Arkadaşlarımızdır, kuzenlerimizdir, bizizdir.
“Avusturyalı ana” yerine “Alman anası” ifadesi kullanmamın nedeni :
madde madde karşılaştırma yaparken “Alman anası” tını olarak daha iyi
oturuyor ve espri katıyor diye düşünmemdir.
Tarafsız olmaya çalışıyorum. Bir grubu diğerine üstün tutma çabasında
değilim. Bir grubu övme diğerini yerme amacım da yok. Umarım üstüne
alınıp kırılanlar, eleştiri olarak kabul edenler olmaz.
Abartılı ifadeler ve esprili bir dil kullanacağım. Fazla ciddiye alınmamayı talep ediyorum! Hazırsanız başlayalım:
1- Türk anası tezcanlıdır. Merdiven çıkan bir
yaşındaki çocuğuna, iki dakikadan fazla zaman tanımaz. Çocuğu kapıp
kucakladığı gibi fırt fırt kendi çıkarıverir merdivenleri. Alman anası sabırlıdır. İki saat de sürse çocuğun yanında ayakta dikilip, tek başına çıkmasını bekler. Yardım etmez.
2- Türk anasına göre, çocuğu kendisine tabiidir. Alman anasına göre, ayrı bi bireydir.
3- Türk anası tutarsızdır. Prensipte karşı olduğu
şeyleri bile, o an işine geldiği gibi esnetir. (Örneğin, TV
seyrettirmek, geç yatırmak, abur cubur yedirmek). Alman anası tutarlıdır. Şartlar ne olursa olsun kararının arkasındadır.
4- Türk anası işgüzardır. Kendine gün içinde bir
sürü iş çıkarır. Misafir ağırlar, insanlara yardım teklif eder, herkese
koşar, başına iş alıp durur. Alman anası benim zaten şuan işim var o da çocuğumla ilgilenmek der, yaralı parmağa işemez.
5- Türk anası çok iyi bi anne olduğunu düşünür… Alman anasının böyle bir iddiası yoktur.
6- Türk anası, diğer anneleri mutlaka eleştirir, akıl verir, gıybet eder. Alman anası kimsenin annelik ve çocuk yetiştirme tarzıyla ilgili yorum yapmaz. İlgilenmez.
7- Türk anası yufka yüreklidir, ağlayan yavrusuna kıyamaz. Alman anası taş kalplidir, soğukkanlıdır. Ağlamadan, ajitasyondan, manipülasyondan etkilenmez.
8- Türk anası titizdir. Titizlikte aşırı uç örnekler
olduğu gibi; anaların en rahatı, en ‘amaaan nolcak’cısı bile, çocuk
sokakta pis yere yattı mı bi huzursuz olur, yemek yerken ortalığı
batırdı mı bi içi gider. Çantasında ıslak mendil taşımayanı
yoktur. Alman anası nasıl desem, doğru sıfatı bulmak için çok düşündüm
ama olduramadım, bildiğin pasaklıdır. Hijyen çıtası bize göre birkaç tık
aşağıdadır.
9- Türk anası kendi sosyal hayatına çocuğu direkt entegre eder.
Alışveriş, misafirlik, bar-pavyon, düğün-dernek her yere çocuğu yanında
götürür. Gece yarılarına kadar takılır. Gerekirse çocuğu, sandalyeleri
birleştirip bulunduğu mekanda uyutur. Alman anası akşam 8’den sonra çocuğu hiçbi yere zinhar götürmez.
Babysitter ya da büyükanneyle falan evde bırakır. Kendi sosyal
aktivitelerine de (örneğin, arkadaşlarla kahve içme, alışveriş) mutlaka
çocuksuz gider.
10- Türk anası çocuksuz tatil yapmaz. Yapsa bile bu ömr-ü hayatında 1-2y’i geçmez. Alman anası 8 aylık bebesini 10 gün bırakıp kocasıyla Vietnam’a Zangoçya ‘ya gider. (Zangoçya diye bir ülke olmadığının farkında mıyım?)
11- Türk anası çocuğunu çok güzel besler! Evde her
öğün tencere yemeği pişer, keki kurabiyesi her şeyi ev yapımıdır.
Yemekleri bol sebzeli etlidir. Çorba olmazsa olmazıdır. Alman anası çocuğunu çok tırt besler.
Sağlıklı besin ve sebzeden kastı: 2 parmak çiğ havuç-hıyar kemirtmek ve
haşlanmış tuzsuz brokolidir. genellikle şinitzel sosis makarna vs tarzı
yemekler yapar. Börek çörek hazır alır, evde yapmaz
12- Türk anası çocuğu yemek yemedi mi kahrolur.
Bütün derdi o olur. Dosta düşmana “çocuğum yemiyo” diye anlatır ve de
ağlanır. Alman anası önemsemez, yiyo-yemiyo muhabbeti yapmaz hiç.
13- Türk anası çocuğu yesin de nasıl yerse yesin mantığıyla hareket eder.
Eşşek kadar çocuğa püreler, bulamaçlar, sebzeyi eti çaktırmadan
yoğurdun içinde kaktırmalar, TV izlerken yedirmeler, tabakla peşinden
koşmalar, yesin diye 40 takla atmalar, her lokmadan sonra aferim bravo
alkış kıyamet tezahuratlar hep bizdedir. Alman anası 9-10 aylıktan itibaren yedirme işine karışmaz.
Çocuğun önüne koyar tabağı, çocuk ne kadar becerebilirse o kadarını
yer. 1,5-2 yaşında Çatal bıçak kullanarak yer hale gelir çocuklar.
14- Türk anası çocuğunu çok süslü giydirir. Hele bir
de kızsa! Baştan ayağa pembeli, güllü dallı simli kıyafetler kombinler.
3 aylık bebeye dev güllü saç bantları takar. Yaş büyüdükçe akla hayale
gelmeyecek saç modelleri konusunda uzmanlaşır. Oğlan çocuklara gömlek
giydirir, saçına azıcık köpük sürer. Alman anasının kıyafet seçiminde kalite ve rahatlık ön plandadır.
Renk desen ve uyum hiç önemli değildir. Zebralı tayt, kareli tişört,
puantiyeli çorap, kalpli bere ve sekiz farklı renk içerebilir bir
kombin. Organik pamuklu bodyler, aşırı pahalı outdoor spor markaların
montları, superfit bot (çifti 250 lira falan) mutlaka her çocuğun
dolabında bulunur. Az ama öz kıyafet alırlar. İkinci el kıyafet almak
çok yaygındır.
15- Türk anası hava soğuksa (10 derecenin altı soğuktur) çocuğu dışarı çıkamaz.
Parklarda çamurla oynamasına asla müsade etmez. AVM’lerde olan indoor
lunaparkları tercih eder. Jetonla çalışan atlıkarıncalara bindirir. Alman anası yağmur-çamur, kar-kış, kıyamet dinlemez çocuğu her gün mutlaka dışarı çıkartır.
Her mevsime uygun “park kıyafeti” vardır. Muşambadan tulum, lastik
çizme vs gibi. Onu giydirip çamurla oynamasına yerlerde yuvarlanmasına
izin verir.
Not: Türkiye’de büyük şehirlerde yeşil alan park bahçe olmaması,
anneleri AVM’lere mecbur ediyor.
Ayrıca çamurla oynama kısmı için de
şöyle bir durum var: Türkiye’de ne yazık ki, yere tüküren, balgam atan,
çekirdek çitleyen ve her türlü pisliğini sokağa atmakta beis görmeyen
insanlar çoğunlukta. Ayrıca başıboş binlerce sokak hayvanı da etrafa
çişini kakasını yapıyor. O yüzden parka götürememek/götürünce özgürce
oynatamamak titizlikten değil mecbuyetten çoğu zaman… Bunu eklememek
haksızlık olurdu.
16- Türk anası iki çocuğun oyununa müdahale eder. “Öyle yapmayın, koşmayın, bağırmayın”cümleleriyle araya girer. Hatta yetmezse “bakın şunu yapın, şöyle oynayın”
diye fikir verir. Çocukların kavga edeceğinden, birbirine zarar
vereceğinden korkar. Sürekli tedirgindir. Parklarda yabancı çocuklarla
da diyaloğa girer:
- Abisi biz de oynayalım mı?
- Ablası hadi sen kalk biraz da küçük sallansın. Biz gidicez zaten, sen sonra yine binersin.
- Canım biraz yavaş kayın, bak burda küçük kardeş var, çarparsınız…
- Ablası hadi sen kalk biraz da küçük sallansın. Biz gidicez zaten, sen sonra yine binersin.
- Canım biraz yavaş kayın, bak burda küçük kardeş var, çarparsınız…
Alman anası oynayan çocuklara asla müdahale etmez,
birbirini ağlatan çocuklara maksimum özür diletir. Çocukların, kendi
sorunlarını kendileri çözmeyi öğrenmesi; annesinden yardım beklemeksizin
hakkını araması altın değerindedir! Hiçbir Alman anası, çocuğunun
davranışları yüzünden kendini “mahçup” hissetmez. Eğer çocuğu diğer
çocukları rahatsız ediyor ve laf dinlemiyorsa alır çocuğunu gider.
Parklarda diğer çocuklarla konuşmaz, hiçbir çocuktan sırasını istemez,
diğer çocukları uyarmaz. Genellikle büyük ve küçük yaş gruplarının
parkları ayrıdır.
17- Türk anası pek oyuncu değildir. Hele hele çocuklarla bağıra çağıra, koşturarak oynamak “koskoca kadının” sokak ortasında yapacağı iş değildir. Alman anası, çocuklarla koşturur gürültü yapar, çocukla çocuk olur.
18- Türk anası narindir. Ağır kaldırmaz, sırtı beli
ağrır, hemen yorulur. Yorulunca şikayet eder. Ağır kilodaki çocukları
taşımak, puset açıp kapamak, otokoltuğu söküp takmak gibi işler bir
ortamda baba varsa, anında babaya itelenir. Alman analarının hepsi, Alman gülle Takımı sporcusu kas gücündedir. Çocuğu
baba gibi, omzunda taşır, havalara atıp tutar, beş yaşında çocuğu bile
slinge koyup sırtına bağlar. Babanın yardımını istemeksizin bir elinde
çocuk varken diğer elinde 24’lük bira kasası taşıyabilir.
19-Türk anasının çocuğu giydirirken yapı taşı olarak kullandığı üç ana element vardır:
1- atlet+çorap
2-patik
3-yelek
2-patik
3-yelek
Atlet ve çorap hava 40 derece olana kadar tişörtün ve sandaletin
içine giyilir. Patik bugünlerde yerini; ev babeti, pisipisi, pantuf,
yumuşak ev ayakkabısı tarzı güncellenmiş versiyonlarına bırakmışsa da,
mantık aynı mantık. Yelek, hepimiz biliyoruz ki en çok uykudan kalkınca!
Gerisi isteğe göre günde birkaç doz giyilir.
Alman anası, kolay kolay atlet giydirmez. (Evet,
kışın bile) Bebeler şöyle bir kolunu kaldırınca cıbıl cıbıl göbüşler
görünür. Çorap giymeyi, çocuğun kararına bırakır. Çıkarmak isterse ses
etmez. Patik ve yeleğin hayati öneminden ise bihaberdir!
20- Türk anası “aşkım, canım cicim” tarzı sevgi sözcüklerini muazzam kullanır.
Hatta nerdeyse çocuğa adıyla hiç hitap etmez. “Balım, böceğim,
pompişim, tontişim” gibi sevgi sözcüğü veya lakap uydururken
yaratıcılıkta sınır tanımaz. Alman anası, lakap ve sevgi sözcüğü çok nadir kullanır.Çocukla, büyüklerle konuştuğu gibi konuşur.
Basak Usanovic
Kaynak: www.blogcuanne.com
Post a Comment